12 Mayıs 2010 Çarşamba

Nodül


Amerika’dayım Türkiye’deki eve göre çok lüks ama gene Türkiye'deki eve kıyasla çok ruhsuz bir salondayım.Dev ekranda, küçükken izlediğim çizgifilmi izliyorum.10’lu yaşlarımdayım yani ergen.. Little Mermaid,Ariel’in söylediği şarkı sözlerini anladığımı fark ediyorum “Part Of Your World”…Oradaki prens tiplemesi, bugün evlenmek istediğim erkek aslında. Uzun boylu,, mavi gözlü, düzgün yüz hatlı ve düzgün fizikli, kumral bir adam.
Yıllar önce Türkiye’deki salonda çocuk gözüyle seyrettiğimde güldüğüm dikkat ettiğim korktuğum ya da hüzünlendiğim şeyler ne başkaydı… Amerika’daki o salonda seyrettiğimde hissettiklerim bambaşka… En çok da kuyruğunun yerine alacağı bacaklar için, güzel sesini ahtapot cadıya teslim eden Ariel’in çaresizliğine üzülmüştüm.Yeni bacakları vardı Ariel’in,suyun altında doğmuş büyümüştü ve şimdi üstünde yürüyordu..Alışamamıştı bacaklarına..
Sessizliğine de, ağzını açınca hiç ses çıkmaması, söylemek istediklerini asla dile getirememesi.. İnsan dilsiz doğarsa, büyüme evresinde kabullenir ve kendini ifadede alternatif yollar geliştirir. Peki ya birden dilsiz kalırsa..!? İşaret dilini bilmiyor,suyun altında doğup büyüdüğünden okuması yazması da olmamalı Ariel’in.. Allah’ın bir garip denizkızı sonuçta, ne yani deniz kabuklarına mı yazacak..
Ama işte, kalemliğimde yıllar önce Disneyland’dan aldığım bir kurşun kaleme sarılmış, plastik gövde ona ait. Şu an gene Türkiye’deyim. Bu sefer salonda değilim, yeni evimizdeki küçücük odamda, odamın 3’te 1’ini kaplayan çalışma masamdayım. Laptopumun sol ucundan kalemliğimi ve içinde oturan, kuyruğunu ve saçlarını kurşun kaleme sarmış olan Ariel’i görüyorum. Maillerime bakarken yahoo’nun reklam bölümünde siz hangi Disney kadın karakterisiniz testi var.. Testi yapacak halim yok.Çünkü an itibariyle Ariel’im.
Yeni ameliyat oldum, konuşamıyorum!Amerika’da başlayan ses kısılmalarım Türkiye’ye gelince de devam ediyordu.Ne zaman bir bara gitsem, bir kadeh bir şey ya da nargile, hatta kahve-sigara içsem; o gece kadın sesli olarak yatıp ertesi günü travesti sesimle uyanıyordum! Ablamın minnacık kızı İrmik Hanım bile “Seniiinn sesiiin niye böööylee?!!” demeye başlamıştı. Sonunda kronik bir gribe yakalandığıma karar verip doktora gittim.Lise 2’deyken bademciklerimi alan yakışıklı doktorumun yerinde yeller esiyordu.Bu yelin adı Eda Hanımdı. Hakikaten kendine has edası vardı bu kadının. İnce, uzun, kalın sesli. Bir doktor için zevkli giyimli denebilir, gene de kahverengi ve siyahı karıştırmış olmamış.Kahve, siyah ve lacivert asla birbiriyle kombinlenmemeli bana göre… Ama hoş fizikli biri, sert ve net. Gırtlağıma kadar soktuğu, soğuk, ince bir metal var ucu ışıklı ve kameralı. Annem oturmuş full ekranda gırtlağımı seyrediyor.Yeni doktorum Eda Hanım “Eveeet” diyor,”tahmin ettiğim gibi burada polipimiz burada da büyükçe bir nodülümüz var, ses telinin çevresinde görüyor musunuz?” Ben bir şey göremiyorum, çünkü gırtlağımda soğuk bir metal "aaa.."diyorum ve uzun boylu doktorumun, kocaman elleri, ekranı göreceğim dar alanı kapatıyor.Sadece biliyorum ki, nodul demek annemin ameliyat olmasına neden olan şey demek.Ve gene biliyorum ki bu nodül canavarının en büyük besin kaynağı sigara!Ve ben 1 yıldır haftada bir paket sigara içmişim.Ama ömrümde ilk kez bağımlılaştığım bu meret beni 1 yılda mı nodüllü yaptı??Yıllarca içip de hiç bir şey olmayanlara ne diyoruz?
“Hiperaktifsiniz belli” diyor doktorum.”Konuşkansınız da maşallah”.Bak o bile şıp diye anladı bakışı atıyorum anneme.Gülümsüyor, ama gözler endişeli. “Gırtlağa baskı yaparak konuşuyor olabilirsiniz, sigarayı hemen bırakmanızı tavsiye ederim.Şarkıcı olmadığınız için size inanmadığım …….. gibi tedaviler vermeyeceğim”.Bir pastil bir de ağrı kesici yazıyor reçeteye."Sesiniz kısılır gibi olduğunda konuşmayın, dinlendirin bir süre.Ameliyat olmanız lazım, acil değil ama arayı da fazla açmadan olmalı, tekrar etmemesi içinde sizi bir ses terapistine yönlendirebilirim" diyor yeni doktor Eda.Aklıma gelen tek şey var ama o kadar saçma ki, konuşmama yasağıma uyarak içimden konuşuyorum; acaba 1 yıldır sürekli İngilizce konuşmaktan mı oldu bu nodül diyorum.Sonuçta her dilin kendine has bir fonetiği var. Belki İngilizce konuşurken farkında olmadan gırtlağıma baskı yaptım.Sigarayı bırakmak istemiyorum çünkü... Ama Toefl’a hazırlanıyorum.. Amerikaya 1 değil 3 değil ama max 5 ay sonra dönmem şart.İngilizceyi bırakmama hiç ihtimal yok,en iyisi sigarayı bırakmak.İyi de nasıl?..
NOT: Toefl’ı verdim.Ameliyatım ardından hem İngilizce’yi hem sigara’yı bıraktım.Amerika’ya dönmedim.Ve geçenlerde okuduğum Mina Urgan-Bir Dinazorun Gezileri’nde SF’u ne kadar özlediğimi fark etmemin yanı sıra bir şey daha dikkatimi çekti.Mina Hn’da nodüllü dönmüş Amerika’dan.Sebep? Aircondition’lar.Buz gibi hava üfleyen klimalar yani..Çok mantıklı neden hiç aklıma gelmedi acaba!? :D ... Bu arada ne olursa olsun, kırılan testi su tutmaz derler ya, ses telleri de eskisi gibi olmuyor. Konuşmama ve şarkı söylememe yansıyor,belki başkaları hissetmiyor ama, sesim asla eskisi kadar iyi olmayacak, artık biliyorum.. :(
-The End-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder