
İmza Günüm: Bu Cumartesi 11.00-14.00 arası @Tüyap,2. salon 106D numarada..
Çekirdek Sanat Yorumlar Sergisi 5 | ||||||
Çekirdek Sanat Atölyesi geleneksel sergileri kapsamında düzenlemiş olduğu Leonardo Da Vinci`nin baş yapıtlarından Mona Lisaile başlayan ve Nuri İyem`in bir kadın portresi ile süren ve daha sonra Modernist dönemin tipik sanatçısı Van Gogh`un otoportreleri ile devam eden "Yorumlar Sergisi" Picasso’nun “Dora Maar” portreleri ile devam ediyor. Dora Maar 1936 yılı başında Paris’te sürrealistlerin uğrak mekanı Les Deux Magots kahvesinde ellerini kanatıyordu tahta masanın altında. Bir İspanyol, bu kadını fark etti ve kadına yaklaşıp eldivenlerini istedi. O eldivenler yıllarca o İspanyol’un vitrinini, Maar’da Picasso’nun hayatını süsledi. Dora, Guernica’nın, Ağlayan Kadınlar dizisinin ve sayısız birçok başyapıtının esin kaynağı oldu. 1 – Bu yıl 5. düzenlenecek Yorumlar Sergisi Ressamlar Derneği Sanat Evi’nde gerçekleşecektir. Son başvuru : Okura Not: Mailıma geldi paylaştım,ben Sabancı getirdiği zaman gezmiştim Picasso sergisini.. Azıcık anlatasım geldi size..:D Mavi dönem
|
İç içe seviyorum her şeyi
İç içe..Kalbim gibi
Kalbinin içinde olmalıyım
Beni içinde taşımalısın
Gittiğin her yerde ben olabilirim böylece
Ayna da bile görebilirsin beni
Kaydedersen gözlerinin içine yüzümü..
İç içe olalım iç içe
Yaz gibi, bayram gibi
Kutlamaya değer olmalı aramızdaki
İçini dök içime
Utanmasın ruhun ruhumdan
Dünyanın içinde bir ülke
Ülkenin içinde bir şehir
Şehrin içinde bir semt gibi
Öyle tanıdık
Öyle bizden
Şöyle olmalıyız ki biz
Böyle durmalıyız ki yan yana
Görenler deyivermeli içten içe
Ne güzel olmuşlar
Ne hoş durmuşlar
İç içe..
18 Mayıs 2010
By Nazlı Aşkın
Sevgi anlaşmak değildir,nedensiz de sevilir.
Bazen küçük bir an için ömür bile verilir..
Böyle diyor şarkıda..
Öyle mi gerçekten?Bence hiç de değil..Bence sevgi tamamen anlaşmakla ilgili bir şey..Neden yakın arkadaşlarmız yakın mertebesine yükselir?Çünkü iyi anlaşırız.Yormazlar bizi yordukları kısmını saymayız.Severiz onları.Anlaşır ve severiz.
Neden ayrılanlar,boşnanlar "anlaşamadık,olmadı." diye açıklarlar durumu?
Sevgi tamamen anlaşmakla ilgilidir.Anlaşamadığın,konuşamadığın adamla koklaşamazsın!
Bi halt olamazsın anlaşamıyorsan!
İşin handikapı* şudur,bu devirde kimse kimseyi anlamak,kimse kimseye kendini anlatmak istemiyor.Bu devir 80'ler kuşağıdır.Artık her şey hızlı tüketim malıdır.El işi göz nuru kalp aşk romantik tavırlar boştur.Yazık ki bu kavramların içi boşalmıştır.Boşaltılmıştır.Apolitik bir kuşaktır.TV'da darbe dönemlerini savaşları anlatan filmleri dizileri vay bee diye izler ama bundan bi 20 yıl sonra bugünün nasıl film edileceğini göremez.Tepki vermez.Amerikan gençliğine özenir,ilişkileri,yedikleri,kıyafetleri Amerikanlaşır ama beyni Türk kalır.Sonra erkeklik gururu,kadınlık onuru fırlar egosunun bir yerinden kaldıramaz durumu,ya uzar ya da yıkar-yakar ortalığı..
Hikayelerime sahneler eklemeye bayılıyorum.Sanki bir öykü anlatıcısıymışımda sadece anlatmak yazmak için yaşıyormuşum gibi geliyor bazen. Neden erkeklerin kafasını ot çekmiş hale getiriyorum inan okur bende bilmiyorum.
Ama Nil'in şarkılarında dediği gibiyim. "Değişicem der değişmezdim hep aynı bendim. Nasıl bana bakıp şaştınız,şaka mı yaptınız?"diyesim geliyor suratlarına..
İlişkiler biterken ateşler sönerken fark ettiğim tek şey şu ki;
Ben ilk günden beri hep ama hep (iyisiyle kötüsüyle)aynı kadın olmuşum.Hiç oynanamamışım.Ağzımdan çıkana hiç bakmamışım lap lap söylemişim lafları,pat küt atmış kalbim,gerektiğinde topuklamış gitmişim o adamdan o durumdan çekip çıkarmak içi kendimi.Ama gel gör ki bu erkek cinsi bir garip kardeşim.Kadınlara zorsun karmaşıksın boksun püsürsün bak regl oldun alıngansın.Hamile kaldın pek duygusalsın diye bok atmayı biliyorlar ama ben şuraya yazıyorum ki!Erkekler de regl oluyorlar!!
Gerçekten..Ben ilişkimin başından sonuna aynı kalırken adamın başta ki tahammül sınırı ile sondaki birbirini hiç tutmuyor yahu!!Neden!?Madem sabırsızdın,madem bana kıl oluyordun,o zaman baştan deseydin yorulmasaydık hiç!Bak kim değişti sen değiştin.
Ben değişmiyorum ama adamları delirtiyorum :D bunu anladım.Ayar bozucu bir kızım ben.Bana ayak uydurucam diye kafayı kıran zavallı çocuklar sonra fabrika ayarlarına geri dönmek adına yaşanmış her şeyi sıfırladılar.
Bu konuda bir şiirim bile var :D
Şairim,derim ki;
ERKEKLER
Erkekleri severim ben
Ne frijitim ne feminist
Sonuna kadar kadın
Geldi gider içimde
Erkekleri severim
Severim
Onlar izin verse
*Handicap:Özür demektir İngilizce’de.Özürlüler için "handicapped" denir. Ne ironik değil mi?İşin özrü,işin içinden çıkılmaz yanı derken "handikap" kelimesini kullanmamız..
Not:Bu aralar kelimelere takığım..
-Türkçesi hımlayan kuş diğer adı sinek kuşu.Bence adı arı kuşu olmalı çünkü faaliyetleri benzer.
-Çiçek balıyla besleniyor. Ama beslendiği çiçeğin üstüne konsa olmaz, çünkü çiçek kuşun ağırlığını taşımaz; yere konsa çiçeğe ulaşamaz. Mecbur onun önünde sabit kalmayı öğrenmesi gerekecek. Çözüm? Saniyede 15 ila 80 kez kanat çırpmak....
-Pırpırpırpır. Böyle kendi hallerinde kuşlar. Ama bi telaşe, bi koşturma. Durup sana bakmazlar, kafalarında bin tane şey. Bi fevrilik, bi heyecan. Hadi hadi hadi hadi n'olacaksa olsun der gibi.. En sevdiğim kuş.Hatta sevdiğim tek kuş :) Burada gerçekten beni anlatıyor sanki!
-Kuş dünyasında en parıltılı tüyler ve en gösterişli süsler onda.
-Kanat çırpış sayısı en fazla ve geri geriye uçabilen tek kuş.
-Sinek kuşları sadece Amerika kıtasında yaşıyor,sonradan öğrendim ki İzmir'de filan da varmış.Ama gözümle görmüşlüğüm yok.
-Ortalama ağırlığı
-Kalpleri dakikada 1260 kere atıyormuş. İnsanoğlunun bir hummingbird ile aynı oranda metabolik faaliyet gösterebilmesi için günde 45 kilo şeker yemesi gerekliymiş....
By Ekşisözlük
-Göç ederken 800km uzunluğundaki meksika körfezi'ni hiç durmadan geçebildiği gözlemlenmiştir.(O minicik gövdesine ne depoluyorda ay of demeden o kadar yolu uçuyor bu minnacık şey!)
-Sinek kuşu türlerinin sayısı 325 ila 340
-Ender olarak fosilleşirler, bu yüzden evrimsel geçmişleri gizemli kalmıştır.
-35 milyon yıl önce Eosen devrinde en yakın akrabalarından ayrışmış.
-Aztek Tanrısı Huitzilopochtli, sinek kuşu olarak temsil edilmiş
-Ohlon halkı sinek kuşunun dünya'ya ateşi getirdiğine inanır.
-Hummingbird başlıklı pek çok popüler şarkı yazılmıştır. Bunların yazarları arasında B.B. King, Wilco, Leon Russell, John Mayer, Frankie Laine, Cat Stevens, Seals And Crofts, Merzbow ve Yuki sayılabilir.
By Vikipedia
-21 Gram’da film sonunda ruhun ağırlığı ne kadardır diye bahsederken sayılan örnekler arasında hummingbird’de vardı oysaki 21 gramın 1/7 ağırlığında filan bir kustur kendisi..
-Benjamin Button’da kanat hareketi (8) sonsuzluk anlamına geliyordu ve hem kaptan hem de Benjamin ölünce hummingbird’e dönüşüyorlardı..
-Babanemin yıllar evvel Japonya seyahatinden taşıdığı ve büyüdüğü surece salonunda duran 2 süs tabağının içindeki renkli kuşlar meğer sinek kuşuymuş.
-Charlotte (üvey annem)’in annesi Hattie öldüğü gün, cama bir hummingbird gelmiş, o yüzden Charlotte onlara hep özel mamalar hazırlar ve arka bahçemize asar zira ilk gördüğümde korkmuştum çok hızlı rengârenk pırıldak bir şeydi..Sonra azcık sabit durdukları anda ne kadar büyüleyici yaratıklar demiştim..
by Me
Ama öyle her yere pisleyen güvercinlerden değil,çöplükten bile beslenen çakma Jonathan Livingston’lardan değil,yıllarca her türlü hayatı röntgenleyen kargalardan değil,minik kalbini güle batırıp da aşk uğruna ölen bülbüllerden de değil.Yerinde duramayan(saniyede 80 kanat çırpışlı),uzun gagalı(çok konuşan),diğer kuşların aksine çiçek tozu peşinde koşan ve rengarenk bir kuş olmuş kız.Süsüne pek düşkünmüş,tüyler parlatılır,saçlar fönlenir,parıtılı şeylere zaten bayılırmış.Doğal güzellikten yanaymış ama değişitiremediği şeyi güzelleştirir sonra da bağrına basarmış.Suyla oynamayı,sırtını güneşe dayamayı çok severmiş.Çiçekli baharlar,dalga sesli yazlar onun mevsimleriymiş.Uzun süre tutarsanız avcunuzda hareketsiz kalır ölürmüş.Bir yere kaparsanız sürekli yükselir kendini kafesin başına,duvarın köşelerine vururmuş. Pırpırpırpır bir heyecanı varmış.Kendine has renkleri. Hep bir koşuşturma halinde,bir güne 30 iş sığdıran.Çok uyursa hayattan çaldı diye üzülen.Sabırsızlığından olduğu yerde bile kanat çırpan,hep hadi hadi hadi hadi n'olacaksa olsun der gibi yaşayan,yapan, bir kuş olmuş.Bu yüzden mi bilinmez sabit duramazmış bu kuşçağız.Hep hiperaktifmiş.Beslenirken bile ayaktaymış yani..Çiçeğe konsa ağır gelirmiş.Kıramazmış çiçeği balından azıcık,sütünden azıcık,tozundan azıcık yer pırr der gidermiş.
Bu kuş bir göç sancısı hissetmiş küçük kalbinde, "hımm" demiş "nerelere gitsem?"Bir parçam, başka kıtada kaldıydı,hadi gidip deneyeyim, bir puzzle gibi beni tamamlar mı?
Kalkmış gitmiş Hava’nın yanına ama bulamamış beklediklerini.Hava başka bir kuş yaratmış kafasında,kuş ise başka bir hava.Her şey asılı kalmış boşlukta.Patır patır dökülmüş gökteki yıldızlar denize..Anlamış kızımız.Artık hayat kendi masalını yazmasını emrediyormuş ona.Gene bir gün bir iki bavulla çıkmış kendi şehrine benzer başka bir şehre yola.Göçebe olmuş,her dala konmuş,pek yorulmuş kızımız orda.Öyle her istediği çiçekten yiyemiyormuş,istese de duramıyormuş.Kanatlarını öyle çok çırpmış ki 1 yıl boyunca,pırıltısı sönmüş.Bir gün geçerken bir gökdelenin camından kendi yansımasını görmüş.Şaşmış kalmış kendine,neler gitmiş ondan,neler eklenmiş üzerine diye..Toprağının çiçeklerinden istemiş canı..Gitmiş oturmuş deniz kıyısında bir bankın ucuna.Sahil benzermiş şehrine,köprü benzermiş.Ama onlar değilmiş.Kendini güneşli bir günde hıçkırıklı bulmuş.Kalkmış silmiş gözünün yaşını.Toplamış tası tarağı,okyanuslar,denizler derken kuş bakışı bulduğu, eski yurdundaki yeni yuvasına dönmüş.Yuvaymış burası, ev değil.Birbirini seven yürekler girdiğinde bir çatı altına yuva olurmuş çünkü orası ev değil.Ve ne kadar hızlı atarsa atsın bir kalp,ne kadar heyecanlanırsa heyecanlansın,içi dolu dolu olmadıkça yürek olamazmış.Kız anlamış..
Ama duramamış yerinde kızımız."Takılmış Kanadı Göçmen Buluta" ve hep gidip gelmek istemiş.Uçaklar bile geri geri uçamazken, o ömrünü kıtalar arasında bir ileri bir geri geçirdiği yetmezmiş gibi, başka ülkelere uçmuş,başka bakışlara konmuş.Başka başka düşünen insanlardan, dünyanın dört bir yanından topladığı çiçek kokan dostları olmuş.Demet demet severmiş dostlarını,teker teker seçermiş en güzellerinden.Gül değil,papatya değil,çelenk değil.Kır çiçeği buketi halinde.Midye toplar gibi, adım başı bu mudur aradığım der gibi..
Pırr oraya pırr buraya uçmuş durmuş.Ama dolaşıp dolaşıp yuvasına dönme kararı içinde,Ağac’ının güvenli dallarına bırakırmış kendini yoruldumuydu.
Geri gelmiş renkleri,uzun gagasına yakışan sözleri..Geri gelmiş içi..Kalbi yine yürek olmuş,evi yine yuva..
Bir bülbül arkadaşıyla Hıdırellez yapmış bu bahar..Bülbül’ün sözüne uyup bir gül ağacına asmış dileğini,sonra deniz kıyısına gidip dalga sesine bırakmış istediklerini..Şimdi olanca sabırsızlığıyla, içinden hadi olsun, hemen olsun, n’olur olsun diyerek beklemek zorundaymış.
Bekleyip bekleyemeyeceğini , korkusundan kendine bile soramamış!Ama bu sefer kararlar şarkısına bir satır daha eklemiş..O da onda kalmış,gagasını tutmuş,bu sırrı kimseye söylememiş..
Genç bir kadın varmış..Mavi gözlü dev gelmiş hanımelli bahçesine.Çiçeklerine basmış kuş bakışı göremediğinden,kapısını kırmış kibarca tutmak isterken,elinin ayarı yokmuş.Sözleri ok okmuş,başta eros gibi kalbini vururken artık can yakar olmuş.Hayalleri öyle çokmuş ki devin,yetişemezmiş genç kadın, gözleri kendi yeşilinde boğulurmuş..
Küçük bir kızları varmış.Kıvırcık saçlı,koca gözlü,dev dudaklıymış;babasından sadece bu üç fiziksel özelliği almış. Böcekleri,arıları,yavru köpekleri severmiş.Onların dünyasının peşinde kaybolurmuş bahçede..Karıncaların nereye gittiği,masalda hep uyuyakalan o ağustos böceğini, dünya gözüyle görebilmekmiş derdi.Annesi ağaçmış kızın.Babası hava.Bir kök salmakta,biri kaybolmakta usta..
Babası gibi değilmiş kız.O koca dev başka kıtalara ayak basmak istiyormuş çünkü. Demirbaşları,taşınmazları hesaplayamıyormuş.Devmiş çünkü, atıverse ayağını basarmış öteki kıtacıklara..Ve dünyayı gezmiş bu dev, sanki taşlara basarak bir nehrin üzerinden karşı kıyıya geçer gibi..Ve bir dünyayı terk etmiş dev.Aynı anda iki yerde olunmaz çünkü,bir yer geride bırakılır hep.Dönersen de bir gün,bırakılmışlığını unutmaz o yer.Öyle küsmüştür sana,öyle değişmiştir ki..Bu sefer o seni geride bırakır.Anıların başkadır,o yer başka.Artık yüzün oturamaz o fona..
Ağaç öyle güçlüymüş ki..Sadece bir gün ağlamış.Dev’in sonsuza dek gittiği günmüş o..Kıvırcık kızları da ağlamış o gün.
Uyanmış küçücük yatağından..Balkondan bakmış aşağıya, kıvırcık saçlarını gözüne girmesin diye tuta tuta..Bembeyaz, pembe burunlu, yeşil gözlü, küçücük köpeği başını kaldırıp bakmıyormuş ona!Koşmuş kendi boyu kadar merdivenleri, koşmuş, öyle uzun gelmiş ona..
Çok uzun sürmemiş ama kaybettiklerini anlaması,görmesi..
Hem köpeği, hem babası gitmiş kızın o gün..Annesinin dallarından çiğ damlaları düşmüş..Bir şarkı çalmış bilinmezden.Sonra türk filmlerinde duymuş kız şarkıyı.
O gün anlamış kız.Büyümek vakti gelmiş çünkü aniden.
Kalp ilk ne zaman kırılırsa ,o zaman başlar bir kadın olgunlaşmaya!
Kodlamış o günü,küçücük kalbine,kafasına..Onunla birlikte,bir doğum lekesi gibi,büyümüş bu kodları..
Dev gözleri değişmemiş kızın..Her şeyi, herkesten farklı görürmüş hala.Bir satırın arasını okumayı,bir göze baktığında sahibinin ruhunun ağırlığını,mevsimlerin oyunlarını,hayvanların farkını, ayrıntısını görmeyi hep bilmiş,bunları hep sevmiş kız.
Dev dudakları değişmemiş kızın..Dudaklarına uygun koca bir sesi olmuş,koca koca lafları patır patır dökmüş o dudaklardan.Dev duyguları,dev kelimeleri bilmiş,bunları hep sevmiş kız.
Kıvırcık saçları dalgalı olmuş zamanla.Kıvırcık neşesi de zira öyle..Çok gülerken bile bir yaş belirir olmuş gözünde.O günkü çiğden bir damla.Gözleri baba renginden, anne rengine geçsin diye..
Devlere özenerek sevmiş, gezmiş, küçük kız.Sonra ellerine bakmış.Aynaya bakmış.Anlamış işte.O artık büyümüş.Kalbi kaç hayata değerek,aklı kaç anıyı kaydederek üstelik.Seçim vaktiymiş.Taşınmazları tartmış kız.Yeni dünyayı bırakmış,doğduğu şehrin dalına bir umut bağlamış,dönmüş uzaklardan.Çünkü aşıkken türkçe konuşmak istiyormuş,çünkü herkese inat olmazları olduranlardan olmak istiyormuş.Çünkü bu şehir,bu kaos,bu tarih onun ruhunu besliyormuş.Ve günlerden bir gün “Deniz” geldiği zaman, onu “Papatya” ile büyütmek, büyülemek istiyormuş..
Çünkü insan ne derse desin, köklerinin büyüklüğünü,sağlamlığını, çekip koparılmak üzereyken fark ediyormuş.
Kız büyümüş.Harita da noktaları belli olmuş.Ama Ağaç ve Hava’nın kızı,onlardan çok farklı olmuş, ola ola bir kuş olmuş!
Devamı için "Kuş"'a tıklayın..
Türkiye’den Vize İstemeyen Ülkelerin Listesi.Şu sıralar Türkiye’de herkes işsizlik nedeniyle vize istemeyen ülkelere gidiyorlar.Bazıları vize istemeyen ülkerin hangileri olduğundan habersiz.Bende bilmiyordum ancak sizler için internetten araştırıp sitemize eklemek istedim.Son olarak hatırlarsanız, Suriye, Libya ve Ürdün de artık Türk vatandaşlarından ülkelerine girişte vize uygulaması istemiyorlar.Bu yeni katılımlarla birlikte, Türkiye’ye vize uygulamayan ülke sayısı 55′e yükselmiş durumda.Yazımızın devamında sizler için hazırladığımız listede bizden vize istemeyen tüm ülkelerin isimleri yer almaktadır.
İşte Türkiye’den vize istemeyen 55 Ülke listesi;
1- Antigua-Barbuda
2- Arjantin
3- Arnavutluk
4- Bahamalar
5- Barbados
6- Belize
7- Bolivya
8- Bosna-Hersek
9- Brezilya
10- Ekvador
11- El Salvador
12- Fas
13- Fiji
14- Filipinler
15- Guetemala
16- Güney Afrika Cumhuriyeti
17- Gürcistan
18- Haiti
19- Hırvatistan
20- Honduras
21- Hong Kong
22- İran
23- Jamaika
24- Japonya
25- Karadağ
26- Kazakistan
27- Kırgızistan
28- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
29- Kolombiya
30- Kore Cumhuriyeti (Güney Kore)
31- Kosova
32- Kosta Rika
33- Libya
34- Makau Özel İdare Bölgesi
35- Makedonya
36- Maldivler
37- Malezya
38- Mauritus
39- Nikaragua
40- Palau Cumhuriyeti
41- Paraguay
42- St. Vincent-Grenadines
43- Singapur
44- Solomon Adaları
45- Sri Lanka
46- Suriye
47- Svaziland
48- Şili
49- Tayland
50- Trinidad-Tobago
51- Tunus
52- Tuvalu
53- Uruguay
54- Ürdün
55- Venezuela.
Haydi gençler yollara.. :)